14 Şubat, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de Sevgililer Günü olarak kutlanmakta. Kardeş, anne-baba, çocuk, hayvan, doğa sevgisi gibi pek çok farklı kişiye ya da duruma karşı sevgi duyabilir insan... Sevdikçe çoğalır, beslenir.
Peki ya aşk? Bu yazıda biraz aşka, daha doğrusu romantik/ikili ilişkilere yoğunlaşalım istiyorum.
Nedir aşk, sağlıklı aşk nasıl olmalıdır, uğruna şiirler, şarkılar yazdıran, özlenen, ulaşıla-mayan ve fakat hayat boyu aranan aşkta ıstırap hep mi vardır? Biz hep birilerinin bizi Sevebilme ihtimalini mi severiz, bize mutluluk veren ya da vermesi beklenen aşkı acıya mı dönüştürürüz?
Kimi ilişkiler beni barındırır, kimilerinde sen daha çoktur, bazılarında ise biz olunur. İşte, ilk önemli nokta bireylerin hem kendi isteklerini, beklentilerini, duygu ve düşüncelerini ortaya koyarken hem de biz olma halinin tadını çıkartabilmeleri. Bu üç bileşeni dengeli bir şekilde barındırabilen ilişki ki bunu başarmak söylemek ya da yazmak kadar kolay değildir içindeki herkesi mutlu ve tatmin eder. Diğer nokta, bağlılık ve bağımlılık arasındaki ince çizginin farkında olmaktır. Çiftler birbirine bağlılıklarını bağımlılık ile karıştırdığında yine tatsızlaşır işler. Bağımlı kişi, karşı tarafın gölgesinde, sürekli onun istek, arzu ve hedeflerinin peşinde, çoğu zamanda bu durumun hiç farkında olmadan, az biraz anne ya da baba rolü üstlenerek, ziyadesiyle bağımlı olma halinden beslenerek ilerler. Bağlılık ise dengedir... Bağlıdır kimi çiftler birbirlerine, iyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta... Bağımlılık bir olmak ise ki bu aynılıkları barındırır, bağlılık birlik olmak, farklılıklarla büyüyüp çoğalmak, olgunlaşmaktır.
Bir tarifi olsa ilişkilerin, aşkın veyahut sevginin; olmazsa olmazları neler olurdu acaba? Anlayış, nezaket, paylaşım, açıklık, dürüstlük, paylaşılan kırılganlıklar... Hoşgörü ve iletişim...
Sevginin “S” hali, saygıyı, sorumluluğu ve sınır koymayı barındırır. Sevgiliye duyulan sevginin ve saygının, kişinin kendisine duyduğu öz saygı ve öz sevgi ile birleşmesi, harmanlanması. Unutulmamalıdır ki ancak kendisini seven ve kendisine saygı duyanlar başkalarını gerçek anlamda sevebilirler. Sorumluluk da bireyler tarafından ilişkinin sorumluluğunun alınmasıdır. “E” halinde biraz endişe vardır, çokça da emek... “V”, birlikte var olmaktır... “G” ise güven ve gizem; üç bilinmeyenli denklemdir sevgi. Seni, beni, bizi içeren, hep çözülmeye çalışılan ama fazlasıyla gizemini koruyan. “İ” hali ise ilgiler, ihtiyaçlar, isteklerdir...
Sadece bunlar yoktur sevgide. İlişkiler; acıyı da barındırır, hüznü, hayal kırıklığını, mutsuzluğu da... Ne de olsa daimî mutluluk yoktur bu hayatta, mutluluk ve mutsuzluk el eledir, mutluluğun kadrini kıymetini çok daha iyi bilelim diye belki de... Severek çoğaldığımız, aşkla olgunlaştığımız, karşıdakini sevmek için önce kendimizi sev- memiz ve saygı göstermemiz gerektiğini fark ettiğimiz, sorumluluk aldığımız ve birlik olduğumuz nice sevgilere, aşklara... Özlemle özlenene...
Dr. Özgür Çelenk
Comments