Her zorluğun üstesinden gelen 21. Yüzyılın bugünkü gelişmiş şartlarına rağmen, alışveriş yapmak, çalışmak, etrafta dolaşıp dostlarımızla zaman geçirmek gibi rutin aktivite ve alışkanlıklarımızı sürdürmenin risk taşıdığı neredeyse sürreal bir dönem geçiriyoruz.
Toplu bir maratonu çağrıştıran bu sürecin ne kadar devam edeceğinin belirsizliği, en başta sağlık olmak üzere geçim ve eğitim kaygılarımızın da virüs kadar hızlı yayılmasına neden oldu. Covid-19 pandemisi başta ön saflarda mücadele edenler olmak üzere her birimizin yaşamında maddi-manevi büyük bir sarsıntı yarattı.
Ortak bir tehdit ile kader ortağı olmamıza rağmen yakın bir tarihe kadar insanlar yanımızda iken hissettiğimiz rahatlığın ve mutluluğun yerini kişilerin bizden uzaklaşması ile huzur bulduğumuz günler aldı.
Uzaktan selamlaşmaya alıştık. Kendi yüzümüze bile dokunurken iki kere düşünüyoruz, maskesiz dışarı çıktığımızda bir organımız eksik gibi hissediyoruz. Bireysel temizlik süremizi uzattık, dezenfektanlar yaşamımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Daha çok mesafe yaratan ancak daha hızlı iletişim kurmamızı sağlayan online bağlantılarla işlerimizi, eğitimlerimizi devam ettirmeye çalışıyoruz. Çevremizde salgın yayılmaya, insanları hasta etmeye ve yaşamlarını tehlikeye atmaya devam ederken toplu kutlamaları, konserleri, sergileri, tatilleri erteledik. Sosyal sorumluluklarımızın bilincindeyiz.
Kaygılarımızla daha kolay başa çıkmak için her birimiz yeni yaşam tarzları oluşturmaya başladık. Ertelenen ev düzenlerimiz, okumadığımız kitaplarımız, internetten ücretsiz izlediğimiz filmler, konserler, görüntülü sohbetler, lisan kursları bağışıklığımızı arttırmak için daha sağlıklı beslenmeye yönelme ve formumuzu korumak için daha düzenli spor yapma ile alışkanlıklarımızı ve ihtiyaçlarımızı evde geliştirdiğimiz farklı formlarla devam ettirmeye başladık. Birçoğumuz bahçelerini, balkonlarını çiçeklerle, ağaçlarla donatarak kısıtlanmış hayatlarına renk kattı. Hatta evde hayvan sahibi olmaya sıcak bakmayan bazı kişilerin dışarı çıkıp birkaç adım yürüyebilmek için, sokak hayvanlarını sahiplenerek, yasaklı günlerde onları dolaştırdıklarını hayretle izledik.
Koronavirüs hayatlarımıza kabus gibi çökmesinin yanında bize daha sade ve daha yeşil yaşamayı düşünmek için bir fırsat verdi. Her gün yaklaşık 200 canlı türünün soyunun tükendiği çağımızda insanın doğaya üstünlüğünü ihtişamlı yapılar ve teknolojiyle süslediği şehirlerimizde, pandemi sebebi ile kapalı kalınca pencerelerimizden deniz, hava ve kara trafiğinin azalması ile çevre kirliliğinin nasıl düşük seviyelere indiğine, hayvanların nasıl özgürce dolaştığına ve tabiatın nasıl coştuğuna şahit olduk.
Bilim insanları gibi her birimiz virüsün tek olumlu etkisinin doğanın kendini yenilemesi olduğu konusunda birleştik. İnsanın doğaya zorbaca davranışının en büyük sonuçlarından biri olan küresel ısınma ve iklim değişiklikleriyle doğallığını kaybetmiş bir dünyada insanın hakimiyetinin de kaybolacağı gerçeği ile yüzleştik. Buna rağmen, üzerinde yaşadığımız dünyamız kirletici davranışlara maruz kalmaya devam ediyor. Son günlerde otoriteler koronavirüsten korunmak için kullanılan maske ve plastik eldiven atıklarının denizlerde yeni tip kirlilik başlattığı konusunda alarm veriyor. Dalgıçların denizlerde karşılaştığı bu atıkların sadece birkaç ay içinde deniz analarından bile daha fazla görüldüğü haberleri gündeme geliyor. (The Guardian)
Zekası, bilinci ve konuşma yeteneği ile diğer hayvanlardan daha güçlü olan insanoğlu hatalarının bedelini defalarca ödüyor. Buna karşın, kendini yargılama yeteneğine sahip olmasına rağmen uygulamada oldukça zorlanıyor. Aynı zamanda kendini değiştirmede ve kısıtlamada başarısız olabiliyor.
Bu pandemi bizi tuzağa düşürerek hem çok zarar verdi hem de yaşam tarzımızı tekrar gözden geçirmemize neden oldu. Bu kriz ile sağlıklı bir şekilde başa çıkmanın yollarını geliştirebilenler kendilerine, sevdiklerine daha yakın olma fırsatı buldu. Yavaşladılar. Kutuplaşmalardan, israftan, rekabetten, hırslarından uzaklaşıp basit zevklerden keyif almaya, diğerlerini takdir etmeye başladılar.
Artık kısıtlamalar esnetildi, normalleşme süreçlerine geçmeye başladık. Ancak hiçbir günümüz tam bir gönül rahatlığı içinde geçmiyor. Nasıl bir geleceğin bizi beklediği ile ilgili endişeler taşıyoruz. 2019 öncesine dair neleri tekrar geri kazanacağız? Yaşamımızın bundan sonraki sürecinde neler sonsuza kadar değişecek? Bilim insanlarından gelen açıklamalara göre bunların cevabı halen çok net değil. Ancak iyi bildiğimiz bir şey var ki: Pandemi hastanesinde çalışan bir hemşireden, sokakta sosyal mesafesini koruyan ev hanımına kadar her birimizin kaderi birbirine bağlı. Maske takmayı reddedenler gibi işbirliği içinde olmayanlar tanıdığı tanımadığı her bireyi tehlikeye atıyor.
Tamamen alışılmadık bir sınav ile karşı karşıya olduğumuz bu zor zamanları hep birlikte aşmak, vaka sayılarını sıfırlayarak risksiz bir hayata kavuşmak için hem hükümetlere hem uluslararası kuruluşlara hem de bireylere önemli sorumluluklar düşüyor. Kurallara uyum sağlayıp sabırlı olacağız. En büyük ortak dileğimiz: Bilim dünyasının bu virüsü ve yarattığı hastalığı tam olarak tanımlayıp aşı ile kesin tedavi protokollarını oluşturması ve hayatımız boyunca unutamayacağımız bu dönemin en kısa sürede geçmişte kalmasıdır. Parolamız yine tedbirli hayata devam...
TÜLAY KARAVİT- DİŞ HEKİMİ
Comments