Bir tıp doktoru, cerrah ve akademisyenim. 23 yıllık doktorluk kariyerimde, ürolojik hastalıklar, tümörler, kapalı (laparoskopik) ameliyatlar ve robotik cerrahi konuları-nda uzmanlaştım. 20 yıldan uzun sürede on bine yakın hasta görmüş bir ürolog olarak söyleyebilirim ki erkekler, özellikle “erkeklik” ile ilgili konular söz konusu olduğunda ne yapacağını bilmiyor. Erkeklikle ilgili konularda erkekler, doktora gitmek yerine bir arkadaştan veya internetten bilgi alıp, tedaviye bu eksik ve yarım bilgiyle karar veriyor. Bu yaygın davranış biçimi yanlış hatta zarar verici boyutlara ulaşan toplumsal problemler yaratıyor. En hafifinden, kişi tedavi olduğu-nu zannederken, basit bir şekilde halledilecek hastalıklar gözden kaçabiliyor ve ileride ciddi sorunlar yaratabiliyor.
2021 yılında yayınlanan “Konuşulmayan Erkeklik” kitabımda, bu yanlış davranış kalıplarının örneklerini olası sebeplerini ve 25 yıllık gözlemimi anlattım. Bu kitabı-mın erkeklerin bu yanlış davranış kalıplarını düzeltmesine yardımcı olacağını ümit ediyorum. Bu yazımda, bu konuya dikkat çekip, eczacı ve doktorların Erkeklik ile ilgili hastalıklara yaklaşımda, erkekleri bilinçlendirme sürecinde, kendilerinin de bilinçlenmesinin ve doğru bilgi aktarımı yapmasının öneminden bahsetmek istiyorum.
Bir erkek için yaşlanma sürecinde koruyucu hekimlik neden önemli?
Son yıllarda dünyanın değişimine paralel olarak ve teknolojinin hayatımıza daha çok girmesiyle sağlık alanında da birçok radikal değişim oldu. Bundan 30 yıl önce, benim tıp fakültesine başladığım yıllarda insanların çoğunun “sağlık” denince aklına, “hastalandığı zaman doktora başvurma” anlamı gelirdi. Fakat yıllar içinde önleyici tıp tüm dünyada ön pla- na çıkmaya başladı. Sağlıklı yaşlanma, özellikle 40 yaş üstündeki insanların önceliği olmaya başladı. Erkekler için çok daha farklı gelişmeler oldu. Son 20 yılda cinsel fonksiyon artırıcı ̇ilaç sektöründe görülen gelişmeler, dünyada âdeta bir devrim yarattı. Buna bağlı olarak erkeklerin cinsel-liğe bakış şekli kökünden değişti. Bu durum, cinsel ilişkileri ve tabii ki buna bağlı olarak ikili ilişkileri geri dönülmez olarak etkiledi. İkili ilişkilerdeki bu değişim, tüm sosyal hayata etki etti ve algıları değiştirdi. Tam da bu noktada biz ürologlar, mes-leki olarak da bu değişimden en çok etkilenen sağlık çalışanları olduk. Günlük pratiğimizin değişmesinin yanı sıra hastaların doktora gelme alışkanlıkları değişti. Önceki dönemlerde ereksiyon problemi yaşayan bir erkek daha erken doktora başvururken şimdi, ilk önce eczaneden veya başka yerlerden temin ettiği cinsel gücü artırıcı ilaç ve takviyeler kullanıyor ve kendi kendini tedavi etmeye çalışıyor. Bu davranış biçimi doktora gelme süresini uzatıyor ve belki de kolaylıkla tedavi edilebilecek başka problemlerin üstünü örterek hastaya zarar veriyor.
Ereksiyon hapları nasıl etki eder? Hapı yutar yutmaz ereksiyon olur mu?
Ereksiyon probleminde 2021 itibarıyla tıbbi tedavide ilk seçenek, ağızdan alınan bu tür haplar olmalıdır. Bu ilaçlar (mavi ilaç ve diğerleri), penis damarlarını açarak kan dolmasını, bu sayede ereksiyon kalitesini artırmayı hedefler. Bu haplar damarları nasıl açar? Damar çeperlerinde bulunan Fosfodiesteraz tip 5 (PDE5) dediğimiz bir kapıyı (reseptör) kapatarak düz kas hücrelerini gevşetir, bu sayede penis içindeki damarlarda genişleme yapar. Bu ilaçlar cinsel uyarı ile ortaya çıkan maddeler (nitrik oksit) varlığında etki göstermeye başlar, yoksa pasif durumda kalır.
İlacın etkisinin başlaması için cinsel aktivitenin başlaması veya en azından zihinde oluşması gerekir. Cinsel uyarılma olmadan bu grup ilaç durduk yere ereksiyon yapmaz. Korkmayın, ilacı aldıktan sonra da tüm gün ereksiyonla dolaşmazsınız!
Tüm ereksiyon hapları aynı mı? Hangi durumlar için kullanılır?
Ereksiyon güçlendirici olarak kullanılan mavi hap ve benzerlerinin (PDE5 inhibitörleri) etki mekanizmaları benzer olmasına rağmen biyokimyasal yapıları, farmakolojik özellikleri ve vücuttaki etkileri birbirinden farklıdır. Kimi kısa süre, birkaç saat etkiliyken kimi 2-3 gün süren etkisi nedeniyle “hafta sonu hapı” unva-nını alacak kadar uzun etkilidir. Genel başarı oranı %75 civarındadır. Yani bu hapı kullanan 4 kişiden 3’ünde çeşitli oranlarda başarı görürüz. Eğer kişide diyabet varsa veya prostat kanseri ameliyatı olduysa ilaçların başarışı %50’ye düşer.
Bu haplardan ideal seviyede fayda sağlamak için mutlaka cinsel uyarılma olma-lıdır. Cinsel uyarılma olmazsa kendiliğinden etki gösterip durduk yerde ereksiyon yapmazlar. Bir cinsel uyarılma ve sonrasında cinsel birliktelik başladığında ereksiyon oluşacaktır.
İlaçlar genelde günün her saati alınabilir fakat emilimi olumsuz etkilememesi için dolu mide tercih edilmez. Portakal, limon ve greyfurt suyu içerseniz bu içecekler karaciğer enzimlerini meşgul edip ilacın vücuttan atılımını geciktirir ve bu sayede etkisi daha uzun süre devam eder. Ama dikkat, özellikle karaciğer probleminiz varsa yan etki gösterebilir. Ereksiyon hapları ciddi kalp ve hipertansiyon hasta-larında kullanılmamalıdır. Kalp hastalığı ve tansiyon hafif/orta derecedeyse kalp doktoruna danışarak kullanılabilir. Dilaltı kalp ilaçlarıyla etkileşime girecekleri için beraber alınmamalıdır. İyi huylu prostat büyümesi ilaçları (alfa bloker ilaçlar) alanlar dikkatli olmalı. Ereksiyon için kullanılan haplar düşük doz alınmalı ve prostat ilacından en az 4 saat sonra alınmalıdır. Bazı ilaçların birlikte kullanımı önerilmez. Mesela alfa bloker ile vardenafil etken maddeli ereksiyon ilacının beraber kullanımı önerilmemektedir. Tadalafil etken maddeli hapları, tamsulosin etken maddeli dışındaki prostat büyümesi ilacı (alfa blokerleri) alan hastaların kulanması sakıncalıdır.
Gördüğünüz gibi her ilaç her hastada kullanılamaz hatta çok ciddi problemlerle karşılaşabilirsiniz. Sonuç olarak doktora danışmadan eczaneye gidip veya inter-netten sipariş verip ereksiyon hapı alırsanız yüksek ihtimalle ciddi bir problem yaşarsınız hatta bu sorunlar geri dönüşsüz olabilir. Mutlaka eczaneye ve doktorunuza danışınız!
Devamlı ilaç kullanımını kimlere öneriyorum? Zararı olur mu?
2008’de uzun etkili ilaçların çıkması, sürekli ilaç kullanımını gündeme getirmiştir. Bu sayede “ihtiyaç hâlinde” kullanımın stresinden kurtulmak mümkün olmuştur. Sürekli düşük doz ve günlük ilaç kullanımı, planlı cinsel aktiviteden ziyade spontan cinsel aktiviteyi veya sık cinsel aktiviteyi tercih eden kişiler için ihtiyaç hâlinde kullanılan tedaviye alternatif olmuştur. Yıllar içinde yapılan çalışmalarda yan etki profili de iyi olarak tespit edilince, “sürekli kullanım” benim de hastalarımda en sık tercih ettiğim kullanım şekli oldu. Bu kullanım şekliyle psikolojik baskı ve zamanlama endişesi ortadan kalkıyor.
Penis rehabilitasyonu, prostat hastalarında “bir taşla iki kuş vurmak” gibi bir etki yaratarak hem ereksiyonu düzeltiyor hem de idrar problemlerine iyi geliyor.
Sürekli düşük doz ve uzun süre etkili ereksiyon artırıcı ilaç kulanımı, birçok hasta grubu için araştırılmış ve zamanla “penis rehabilitasyonu” olarak tanımlanmıştır. Bunun sebebi, uzun süre ve sürekli kullanılan tadalafil etken maddeli ilacın penis damar fonksiyonunda (endotel fonksiyonu) olumlu ve kalıcı etki yaptığının ispat edilmesiydi. “İhtiyaç hâlinde” kullanım şeklinin böyle bir kalıcı etkisi bulunama-mıştı. Ben özellikle prostat kanseri nedeniyle ameliyat olmuş ve sonrasında prob-lem yaşayan hastalara, diyabete bağlı ereksiyon kaybı yaşayanlara ve nörolojik problem nedeniyle ereksiyon kaybı yaşayan hastalarıma uzun süreli (birkaç yıl) “penis rehabilitasyonu” uyguluyorum.
Ereksiyon azaldı. Ne anlama gelir? Ne yapmalıyım?
Bu durum başka, ciddi bir hastalığın göstergesi olabilir! İhmal edilmez! Özellikle 50 yaş üstü, muayenehaneme ereksiyon problemi ile başvuran üç hastadan birinde ciddi kalp-damar problemleri ve buna bağlı ciddi sistemik hastalıklar bulunur. Çok sayıda hastamda sinsi ve belirti vermemiş kalp damar tıkanıklığını fark ederek muhtemel kalp krizi ve ölümcül durumları önlemiş olabilirim. Nasıl mı? Çok basit bir yöntemle: Ereksiyon problemiyle başvuran hastalarımı kalp doktorumuz ile beraber değerlendirerek! Aslında bu durumu anlamak çok zor değil. Neden mi? Çünkü hem penis hem kalp, mikrodamar sistemi ile çalışır. Damar tıkanıklığının penisteki mikrodamarları tıkarsa kalptekileri de tıkaması normal ve anlaşılır bir mekanizma aslında. Peki, ereksiyon probleminin sadece penisle mi ilgili olduğunu, altta yatan ve araştırılması gereken ciddi bir problem olup olmadığını nasıl anlarız? Hastadaki risk faktörlerini sorgulayarak tabii ki.
Ereksiyon problemi tedavisi nasıl olmalı?
İnternetten veya bir arkadaştan ne olduğu tam belli olmayan ereksiyon ilacı alıp hallediyorum, diyorsanız bir haberim var: Çok riskli bir yoldasınız ve kendinize kalıcı bir zarar veriyor olabilirsiniz! Piyasada ve internette, çok yaygın olarak satılan ve çok kolay temin edilebilen ruhsatlı/ruhsatsız birçok ereksiyon ilacı bulmak mümkündür. İçeriğinde ne olduğunu bilmediğiniz, kontrolsüz ve ruhsatsız, “merdiven altı” tabir edilen yöntemlerle üretilen ilaçlar veya destek tedaviler ve “bitkisel” olarak pazarlanan takviyeler, siz hastalara çok ciddi zarar verebilir. Bana başvuran hastalarımda, bu tür kontrolsüz takviye ilaç kullanımı sonrası birçok kez geri dönüşsüz yan etkiler saptadım. Böyle durumlarda, ereksiyon probleminin kendisiyle uğraşmak yerine sahte ilacın/takviyenin yarattığı hasarı onarmakla uğraşıyoruz maalesef.
Ereksiyon probleminiz varsa vücudunuz size alarm veriyordur!
Ereksiyon probleminiz varsa vücudunuz size alarm veriyordur ve vücudunuzun bir yerinde problem aramak en doğru yaklaşım olacaktır. Bu durumda dönüp kendinize bakın. Neleri yanlış yaptığınızı ve neleri düzeltmeniz gerektiğini fark edip bu risk faktörlerini düzeltmeye karar vermeniz gerekir! Uzun süreli sigara ve alkol kullanımı, diyabet, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, Obezite/fazla kilo, düşük testosteron ereksiyon problemine sebep olan ve tedavi edilmesi gerekli en önemli hastalıklardır. Günde 10.000 adım yürüyün, sağlıklı bir vücudunuz ve sağlıklı bir cinsel hayatınız olsun!
Ben 10 yaşımdan beri düzenli spor yapan biriyim. 10 yaşımdan 20 yaşıma kadar kulüp ve okul takımlarında basketbol oynadım. Sonrasında da kendi çapımda düzenli olarak (haftada 2-3 kez ,toplam 4-6 saat) basketbol oynamaya devam ettim. 2017 yılında sakatlanana kadar düzenli olarak spor yaptım. 2017 sonrası bacağımdaki liflerde oluşan hasar nedeniyle basket-bol hayatım sona erdi ve 7-8 ay içinde 10 kiloya yakın kilo aldım. Beklenen bir gelişme olarak bende de insülin direnci geliştiğini kan tahlillerimde tespit ettim. Bu dönemde fark ettim ki kas gücüm azaldı, hareket isteğim azaldı, uyku kalitem bozuldu. Enerjimin azaldığını hissettim ve buna bağlı libidoda azalma tespit ettim. Hem kilo vermek hem de enerjimi yükseltmek için bilimsel çalışmaların da bana söylediği gibi her gün düzenli yürümeye başlama kararı aldım. Basketbol oynamam çok riskli olduğu için başka çarem yoktu aslında. Günde en az 10.000 adım atmam gerektiğini biliyordum.
Obezite ürolojik bir hastalıktır! Fazla kilo testosteron düşmanıdır!
Obezite ürolojik bir hastalıktır! Şaşırdınız, değil mi? Hiç şaşırmayın! Nedeniyse çok basit. Erkeklik hormonu testosteronun en büyük düşmanı ve ona en çok zarar veren şey fazla kilolar!
Obezite ile ilgilenen doktor arkadaşlarımla zaman zaman sohbetlerimiz olur. Kilo vermenin en sağlıklı yolları nedir, yeni gelişmeler nelerdir, özellikle son yıllarda diyet teknikleri ve cerrahi yöntemlerdeki gelişmeler nelerdir gibi konularda sıklıkla bilgi alırım. Zira obezite gitgide artan bir toplumsal sağlık problemi ve obezite sıklığının artışıyla beraber ürolojik problemler, özellikle cinsel problemler ve erek-siyon kaybı ciddi oranda artıyor. Bunun nedeniyse kilo artışıyla oluşan obezite sonucu kandaki testosteron düzeyinin azalması. Yüksek vücut kitle indeksi (VKİ) değerleri olan kişiler-Obez erkeklerle yapılan çalışmalarda, obez kişilerin testos-teron düzeyleri obez olmayanlara göre düşük ölçülmüş. Hatta obez olup testos-teron tedavisi almak zorunda olan hastalarda, dışarıdan ilaç olarak verdiğimiz tes-tosteron çabuk tüketilip atılıyor, kalıcı olmuyor ve ereksiyon problemi açısından fayda etmiyor. Eğer bu kilolu kişiler diyet ya da ameliyat (gastrik bypass cerrahisi) ile kilo verirlerse testosteron seviyelerinde artış gözleniyor. Geniş hasta serilerini kapsayan bir çalışma gösteriyor ki testosteron düzeyi 239–620ng/dl arasında değişen obez hasta grubunda, diyet ve zayıflama ameliyatı tedavileriyle testosteron düzeyinde sırasıyla ortalama 121 ve 252ng/ dl seviyesinde artış sağlanmış. Bütün bu çalışmaların sonuçlarını diyetisyen ve obezite ile ilgilenen doktor arkadaşlarımın da bilmesi önemli. Zira obezite tedavisi alan herkes, olası ürolojik problemlerinin çözümü ve sağlıklı bir cinsel hayat için mutlaka bize uğramalı!
Erkek doğum kontrol hapı kullanabilir mi?
Güncel erkek doğum kontrol yöntemlerini prezervatif kullanma, geri çekme, tüp bağlatma (vazektomi) olarak sayabilirim. ABD’de kadınlar için onaylı 15 yöntem olmasına rağmen erkeklerde sadece prezervatif kullanma ve bir cerrahi yöntem olan tüp bağlama yöntemi resmi onaylı yöntemlerdir. Son yıllarda bu iki yönteme kimyasal ilaçlarla yapılan hormonal kontrol yöntemleri ve bunların sonucu erkek doğum kontrol hapları eklenmek isteniyor.
Erkeklerde kullanılan yöntemlerin benzerleri kadınlarda da bulunur. Bu doğum kontrol yöntemleri arasında vazektomi benzeri tüp bağlatma ve prezervatif benzeri, kadın tipi bariyer kullanma bulunur. Bunlarla beraber, kadınlar sıklıkla takvim yöntemi, doğum kontrol hapları ve rahim içi araç gibi yöntemler kullan-mayı tercih ediyor. Maalesef doğum kontrol hapları, hormonal dengesizliklere, kilo artışı gibi yan etkilere sebep oldukları için kadınların bir kısmı tarafından tercih edilmiyor. Yalnızca bu yan etkiler sebebiyle bile birçok kadın, erkeklerin kullanacağı doğum kontrol haplarının piyasaya çıkmasını dört gözle bekliyor.
Ama kadınlara kötü haberlerim var! Maalesef erkek doğum kontrol hapları günümüzde henüz istenen başarıyı yakalayamadı! Önümüzdeki 5-10 sene içinde erkek doğum kontrol haplarıyla ilgili kadınların merakla beklediği güzel haberleri alacağımızı düşünüyorum.
Robotik cerrahi ve gelecek
Erkeklik ile ilgili hastalıklarda prostat büyümesi ve kanseri ve testis hastalıklarında robotik cerrahi son 10 yılda çok önemli bir yere sahip oldu. Nedeni ise hassas görüntü kalitesi ve mikro cerrahi teknikler sayesinde sinir koruyucu teknikleri kullanmaya başlamamız ve özellikle ereksiyon kalitesinde artış sağlamasıdır. Ayrıca kozmetik açıdan da çok daha güzel bir sonuç elde edilir. Dolayısı ile özellikle erkekler son yıllarda robotik cerrahinin peşindeler.
Peki nedir robot?
“Robot” kelimesi, son zamanlarda hepimizin sıklıkla karşılaştığı ve hatta kullandığı bir kelime haline gelmiştir. ‘Robotlar insanların yerini mi alacak?’ ‘Robotlar yüzün-den insanlar işsiz mi kalacak?’ ‘İnsan ve robot aşkı gerçek olabilir mi?’ gibi sorular artık sıklıkla günlük hayatımızda karşımıza çıkmaktadır. Bu durum ameli-yatlarını robotlarla yapan benim gibi robotik cerrahi uzmanları için neredey-se günlük yaşamımızın bir parçası olmuştur. Konuyu incelemeye mutlaka tarihsel kökenin-den ve çıkış noktasından başlamak lazım. Gerçekte “robot” kelimesi Çek yazar Karel Čapek’in bilim kurgu oyunu “Rossum’s Universal Robots” ile 1920de ilk kez ortaya çıkmıştır. Yazar; Çekçe “zorla çalışan” anlamına gelen “robota“ kelimesinden esinlenmiştir. Bu bağlamda, eserinde ucuz işgücü olarak kullanılan robotların zamanla fiziksel ve zihinsel olarak insandan üstün olduklarını fark edip insan ırkına savaş açıp tüm insanlığı yok etmelerini anlatmıştır. İlerleyen yıllarda robotlar ile ilgili çok sayıda teori ortaya atılmıştır.
Tıpta ilk cerrahi robot ise 1985 yılında kullanılmıştır. Son yıllarda en sık kullandı-ğımız DaVinci robot sistemi 3. kategoride değerlendirilebilir. Daha basit bir ifade ile aslında bütün ameliyatı ben yapmaktayım ve DaVinci sistemi sadece aracı olmaktadır. Kendi insiyatifi ve iradesi yoktur. Bunu oyun konsollarına benzetmek mümkündür. Elinizdeki kumanda sadece sizin hareketlerinizi yansıtmakta ve siz-den ayrı bir hareket yapmamaktadır.
Bu sistem (DaVinci) hasta ve cerraha bazı avantajlar sağlamaktadır. Endoskopik görüntü kalitesi (3D) çok daha kalitelidir. Ayrıca sinir koruyucu teknik, cinsel hayata olumlu etki, daha az kanama, çabuk iyileşme ve günlük hayata dönüş ve daha kısa hastanede kalış süresi diğer avantajlar olarak göze çarpmaktadır..
Tablo 1: Hangi vakalarda robot kullanıyorum:
1. Prostat: Radikal prostatektomi (sinir koruyucu); Millin prostatektomiadenomectomy
2. Böbrek: Böbrek koruyucu cerrahi (Parsiyel nefrektomi), pyeloplasti, Kist eksiyonu, nefrektomi ve nefroüreterektomi
3. Mesane: Radikal sistektomi-neobladderileal loop vb., divertikül eksizyonu, sakrokolpopeksi
4. Testis: Tümör çıkarma cerrahisi (RPLND)
5. İdrar kanalı (Üreter) cerrahisi 6. Böbrek üstü bezleri cerrahisi
Bütün bu gelişmeler, cerrahların robotlar arasında doğru seçimi yapmalarını gerektirecektir. Ayrıca, günümüzde ilk prototipleri hayata geçen otonom robot çalışmaları, gelecek 15 yıl içinde hız kazanacak ve kendi kendine ameliyat yapan robotik cerrahi sistemler günlük hayatımıza girecektir. Ben kendi adıma 20 yıl içinde kendi kendine (otonom) ameliyat eden robotların işbaşı yapacağını düşünmekteyim. Bu bazı cerrahların işsiz kalması anlamına gelmekle beraber, komplike olgularda yetenekli ve iyi yetişmiş cerrahların değerinin artacağını düşünmekteyim.
SONSÖZ
Erkeklik ile ilgili takviye ilaçlar internet üstünden temin edilebilirken, hastaları-mızın bir kısmı eczaneler üstünden kendileri temin etmekte. Bununla beraber kişinin sağlık durumunu bilmeden ve ayrıntılı olarak değerlendirme yapmadan alınan bu ilaçlar ciddi problemlere sebep olabilmekte. Kişinin derdine derman olma noktasında problemler yaşanabilmekte hatta ciddi yan etkiler gözlene-bilmekte. Burada doktor ve eczacıların beraber hareket etmesi noktasında danışmanlık hizmetleri ve eğitim faaliyetleri vermek uygundur. Bu nedenle gelecek projelerimiz içinde toplum bilinçlenmesi için beraber çalışmanın önemine vurgu yapmak isterim.
Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı
Comments