top of page
Dr. Kemal Atasayan

ÇOCUK İSTEĞİ VE POLİKİSTİK OVER SENDROMU


Günümüzde PKOS’a bağlı anovulasyon nedenli infertilite şikâyeti olan kadınların sadece çok az bir kesimi hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın çocuk sahibi olamamaktadır.


Amenore, infertilite ve hirsutizm ile izlenen sklerotik overlere ait sendromun 1935 yılında Stein ve Leventhal tarafından tanımlanmasından bu yana PKOS ile ilgili araştırmalar çok yönlü olarak devam etmektedir. Anovulasyona bağlı infertilitenin yaklaşık %75’i PKOS ile ilişkilidir. PKOS’lu kadınların %50’sinde primer infertilite, %25’inde sekonder infertilite bildirilmiştir. PKOS yanında birkaç komorbidite de infertiliteye neden olur. Özellikle insülin rezistansı ve obezite, bağımsız olarak artmış düşük oranları, azalmış gebelik ve canlı doğum oranları ile ilişkilidir. Ayrıca PKOS’lu kadınlarda implantasyonu bozan endometrial anormallikler de bildirilmiştir. Bunun dışında farklı düzeylerde ovaryan değişiklikler de tanımlanmıştır (ovaryen/foliküler vaskülarite, foliküler sıvı ortamı, oosit yeterliliği ve kalitesi). Tipik olarak artan yaş ile PKOS azalır ve menstruasyon döngü normalize olur. Son yapılan çalışmalarda daha önceden PKOS tanısı almış kadınlar ile PKOS’u olmayan kadınların reproduktif sonuçlarının benzer olduğu gösterilmiştir.

Özellikle PKOS’lu kadınlarda ovaryan rezervin daha iyi korunduğu, bunun sonucunda da daha uzun bir üreme periyoduna sahip oldukları gösterilmiştir. PKOS’lu hastalar ile kontrol grubu karşılaştırıldığında canlı doğum oranları ve düşük oranları her 2 grup için benzer bulunmuştur ve PKOS’lu hastaların 2/3’ünden fazlası spontan gebe kalmıştır. Yapılan bir meta analizde konvansiyel IVF yapılan PKOS hastaları ve kontrol grubunda benzer gebelik ve canlı doğum oranları bildirilmiştir. Endokrin topluluğunun yeni kılavuzlarında PKOS’un sadece oligoanovulasyon varlığında infertilite için risk faktörü olduğu öne sürülmüştür. Buna bağlı olarak infertilite şikâyeti ile başvuran PKOS’lu hastalarda menstrual hikaye ile ovulasyon durumun taranması önerilmektedir.


PKOS’lu hastalarda, kilo verilmesini takiben, ilk basamak klomifen tedavisidir. Eğer klomifen tedavisi ile ovulasyon indüksiyonu ve gebelik sağlanamaz ise, bireye özgü olarak diğer tedavilere geçilir. Bu yöntemler düşük doz FSH tedavisi, klomifen veya FSH tedavisine metformin eklenmesi, LOF ve son olarak da IVF’dir. Yakın gelecekteki diğer alternatif tedaviler, aromataz inhitörleri ve in vitro maturasyonu içerir. Günümüzde PKOS’a bağlı anovulasyon nedenli infertilite şikâyeti olan kadınların sadece çok az bir kesimi hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın çocuk sahibi olamamaktadır.



Öğretim Üyesi Dr. Kemal Atasayan

Maltepe Tıp Fakültesi

Comments


bottom of page